Diyanet İşleri Prof. Dr. Ali Erbaş, Kahramanmaraş Ulu Camii’nde, Kahramanmaraş'ın düşman işgalinden kurtuluşunun 100. yılı ve Kudüs konulu hutbe irat etti, Cuma namazı kıldırdı
Aziz Müslümanlar!
Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Müminlerden öyle adamlar vardır ki, Allah’a verdikleri söze sâdık kaldılar. İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü yerine getirmiş, şehit olmuştur. Bir kısmı da şehit olmayı beklemektedir. Verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir.”
Okuduğum hadis-i şerifte ise Allah Resûlü Hazreti Muhammed Mustafa (sas) şöyle buyuruyor: “Kim Allah’ın sözü yücelip hâkim olsun diye savaşırsa o, Allah yolundadır.”
Kıymetli Kardeşlerim!
Millet olarak büyük badireler atlattık, ağır imtihanlardan geçtik. Bundan yüzyıl önce Kahramanmaraş’ın kurtuluşunda vicdanı körelmiş, insafını ve insanlığını kaybetmiş güçlere, bizi tarih sahnesinden silmek amacıyla üzerimize gelenlere karşı mücadele ettik. Kadını erkeği, çocuğu yaşlısı, milletimizin her ferdinin vatanın bütün topraklarında şanlı mücadelesiyle bayrağımızı indirtmedik, ezanlarımızı dindirtmedik, vatanımızı çiğnetmedik. Din ve mukaddesat uğruna binlerce evladımızı şehit vererek bu toprakları beraberce vatan kıldık Elhamdülillah!
Kardeşlerim!
Kurtuluş Mücadelemizin en önemli merkezlerinden birisi olan “Kahraman” unvanı verilen işte bu şehrimizdir. Kahramanmaraş, Yüce Rabbimizin, “Yılgınlık göstermeyin, hüzünlenmeyin. İman etmiş kimseler iseniz üstün gelecek olan sizlersiniz.” ayet-i kerimesinin tecelli ettiği bir yerdir, bu topraklar, bu kahraman şehir. İmanın küfre, hakkın batıla, haklının haksıza karşı zaferinin perçinlendiği güzide bir şehrimizdir, Kahramanmaraş.
Peygamber Efendimizin, “Ellerinizle, dillerinizle ve mallarınızla cihad edin.” hadis-i şerifine gönülden bağlananların, mukaddesat uğruna omuz omuza şehadete koştuğu yerdir, bu şehir.
Kahramanmaraş, “Hürriyeti olmayan bir milletin Cuma Namazı da yoktur!” diye gürleyen hatiplerin sesidir.
Kahramanmaraş, örtüye ve namusa uzanan elleri kıran ve “Maraş bize mezar olmadan düşmana gülzar olmaz” diyen babayiğitlerin, düşmana göğsünü siper ettiği yerdir.
Kardeşlerim!
Son yıllarda hem İslam ümmeti hem de millet olarak yine imtihan çemberinden geçiyoruz. İnsanlığın en köklü mirasına şahitlik eden, nice peygamberin aziz hatırasını barındıran, ilk kıblemiz Mescid-i Aksâ’yı bağrında taşıyan Kudüs işgal edildiği günden beri huzuru ve barışı unuttu. Kudüs mahzun. Avlusundan eksik olmayan çatışma, hakaret ve zulümlerin gölgesinde, Mescid-i Aksâ mahzun. Aslında bu işgal, müminlerin birliğini, beraberliğini ve mukaddes değerlerini hedef almaktadır. Filistin’i ve Kudüs’ü işgal etmek, aslında sadece bu bölgede değil, bütün yeryüzünde kaos çıkararak barışa izin vermemek anlamına gelir. Kudüs’te kargaşayı körüklemek ve savaştan beslenmek, aslında insaf, vicdan ve merhamete sırtını dönmektir. Kudüs gibi tarih boyunca insanlığı kucaklayan bir şehirden Müslümanları çıkarmaya çalışmak, aslında tüm insanlığın hukukunu ve şerefini tanımamak demektir.
Kardeşlerim!
Kudüs, İslam yurdudur; Müslümanlara aittir. Aziz milletimiz, Kudüs’e sevdalıdır; Mescid-i Aksâ’yı canından ve malından daha aziz bilmektedir. Dün olduğu gibi bugün de milletimizin desteği ve yardımı, yıllardır Mescid-i Aksâ’nın muhafızlığını yapan Filistinli mazlum kardeşlerimizin yanındadır.
Kahraman Kardeşlerim!
Milletimizin gücünü zayıflatmak, kardeşi kardeşe kırdırmak isteyenler, geçmişte olduğu gibi bugün de fitne, terör ve ihanet silahıyla üzerimize geliyor. Türlü hile ve desiselerle, plan ve tuzaklarla varlık ve bekamız, istiklal ve istikbalimiz hedef alınıyor. Birliğimiz ve dirliğimiz tehdit edilerek aslında İslam ümmetinin umutları tüketilmek isteniyor. İşte böyle bir çağda geçmişten, işte şu minberde, ‘Düşmanın bayrağı oradan inmeden Cuma namazı olmaz’ diyen Rıdvan Hoca’nın ruhundan aldığımız mukaddes mirası geleceğe aktarmak için her birimize düşen önemli görevler vardır. O gün bugündür bu minberden hep hutbe okundu. Şimdi dünyanın neresinde olursa olsun, eğer bir İslam beldesi işgal altında ise onun içinde mümin Müslüman yürekler her an Rıdvan Hoca gibi titremeli ve her an ayakta olmalıdır.
Bu kardeşliğimizi nasıl koruyacağımızı Peygamber Efendimiz (s.a.s), şöyle haber vermektedir: “Birbirinizin eksikliğini bulmaya çalışmayın, birbirinizin özel ve mahrem hayatını araştırmayın. Birbirinize haset etmeyin, birbirinize sırtınızı dönmeyin, birbirinize kin ve nefret de beslemeyin. Ey Allah’ın kulları! Kardeş olun!”
Kardeşlerim!
Bizlere düşen bir başka görev, yeryüzünde kötülüğe engel olup iyiliği hâkim kılmak için çalışmaktır. İnsanlığa huzur, barış ve medeniyet takdim etmektir.
Bir diğer önemli görevimiz ise neslimizi ahlaki değerlerle buluşturmak, bu topraklar için can veren dedelerine layık nesiller olarak onları yetiştirmektir. Onları sahih dini bilgiyle donatmak, zararlı madde ve akımlardan uzak tutmaktır.
Kurtuluş Mücadelemizde bir kez daha şahlanan o muazzam ruhun idrakinde olalım. Bizi biz yapan, bizi millet yapan, bizi kardeş yapan değerlerimizin etrafında kenetlenelim. Şehit ve gazilerimizin emaneti olan mukaddesatımızı aynı bilinç ve idealle yarınlara taşıyalım. Unutmayalım ki, millet olarak birlik, beraberlik ve kardeşlik şuurunu diri tuttuğumuz, değerlerimize sahip çıktığımız müddetçe karşı koyamayacağımız hiçbir hain saldırı, kazanamayacağımız hiçbir mücadele, elde edemeyeceğimiz hiçbir zafer yoktur.
Mümin Kardeşlerim!
Hutbemi bitirirken birkaç gün önce sınır ötesinde hain saldırıda, ardından Van’da meydana gelen çığ felaketinde ve en son İstanbul’da yaşanan uçak kazasında hayatını kaybeden kardeşlerimize, şehadet şerbeti içen bütün Mehmetçiklerimize, korucularımıza, kurtarma ekiplerimize ve sivil vatandaşlarımıza Yüce Rabbimden rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Milletimizin başı sağ olsun!