Diyanet İşleri Başkanlığınca düzenlenen “Muharrem İftarı ve Kerbela Şehitlerini Anma” programına Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Kamu Başdenetçisi Şeref Malkoç, Alevi, Bektaşi ve Caferi kanaat önderleri katıldı.
Diyanet İşleri Başkanlığı, “Muharrem İftarı ve Kerbela Şehitlerini Anma” programları kapsamında Muharrem İftarı verdi.
Din Hizmetleri Genel Müdürlüğünce Diyanet İşleri Başkanlığı’nda düzenlenen iftarda, Alevi, Bektaşi ve Caferi kanaat önderleri bir sofrada buluştu. Kuran’ı Kerim tilavetiyle başlayan programda, kasideler, muharremiyeler ve ilahiler okundu.
Programa, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş ve Kamu Başdenetçisi Şeref Malkoç katıldı.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, iftar programında yapmış olduğu konuşmada, iftarı düzenleyen Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş ve diğer misafirlere teşekkür ederek, “Sözlerimin başında sizlere, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın en kalbi selamlarını ve Muharrem ayınızı tebriklerini iletmek isterim” dedi.
Oktay, Muharrem ayının 10. gününde gerçekleşen olayları anlatarak, “Hicri 61 yılında, 10 Muharrem gününde, Kerbela’da şehit edilen Hazret-i Hüseyin Efendimiz ve Ehl-i Beyt’i, şehadetlerinin 1380’inci sene-i devriyesinde rahmetle yâd ediyoruz. Şehit Hazreti Hüseyinle birlikte bugün, Hazreti Hasan’ı ve babaları Şah-ı Merdan, Allah’ın Arslanı, Ali’yyül Mürteza Efendimizi de hürmetle ve rahmetle anıyoruz. Allah’ın selamı Ehl-i Beyt’in üzerine olsun” diye konuştu.
Kerbela’nın Müslümanlara birliği ve kardeşliği korumanın; nifaktan ve tefrikadan uzak durmanın önemini gösterdiğini belirten Oktay, “Hazreti Hüseyin’i anlayarak; daima haksızlığın ve zulmün karşısında sapa sağlam durmayı öğretmektedir. Kerbela’nın bıraktığı miras ve dersle, ne kutsallarımızı, kıblemizi, rehberimizi ne de ehlibeytimizi ayrışmanın çıkış noktası yapmamalıyız” ifadelerini kullandı.
“Taşeron örgütler Müslümanların yaşadıkları coğrafyalarda fitneyi körüklemektedir”
Oktay, Günümüzde Müslümanlar’ın mezhepçilik, ırkçılık ve terör fitnesi yüzünden ciddi yaralar aldığına vurgu yaparak, şöyle konuştu:
“DEAŞ, FETÖ, El Kaide, Boko Haram, PKK ve Eş Şebab gibi taşeron örgütler Müslümanların yaşadıkları coğrafyalarda fitneyi körüklemektedir. Terörün Suriye’de, Yemen’de katlettiği insanların tamamı, etnik ve mezhebi kimliği ne olursa olsun, bizim öz kardeşlerimizdir. Kabil’de, Bağdat’ta, Humus’da ve İdlib’de, çocuklar öldükçe, terörden ve belirsizlikten beslenenler kazanıyor; Müslümanlar kaybediyor. Bu çatışma Türk, Kürt, Arap’ın, Şii, Sünni, Alevi, Nusayri herkesin hep birlikte kaybettiği bir insani krizdir.”
“Barış'ın bir diğer umuda da evlat acısıyla feryat eden Diyarbakırlı annelerdir”
Böyle olumsuz bir manzarada Türkiye’nin bölgede belirsizliklere karşı istikrarın ve çatışmalara karşı barışın umudu olduğuna dikkat çeken Oktay, “Barış'ın bir diğer umuda da evlat acısıyla feryat eden Diyarbakırlı annelerdir. Diyarbakır'da çocukları dağa kaçırılan annelerin feryadı ve direnişi terör ve çatışma isteyenlere karşı en onurlu duruştur. Hamuru kardeşlikle yoğrulmuş bu topraklara, etnik köken ve mezhep fitneleri ekmeye çalışanların tüm çabalarını kendi içimizde birlik ve beraberliğimizi perçinleyerek boşa çıkarmak da yine bizlerin elindedir” diye konuştu.
Diyanet İşleri Başkanı Erbaş
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, programda yaptığı konuşmada, Muharrem ayının Müslümanlar için dînî, tarihi ve kültürel açıdan birçok olayın yaşandığı önemli bir zaman dilimi olduğunu söyledi.
10 Muharrem’in Müslümanlara yüreklerinin yandığı, kalplerinin sızladığı Kerbela’yı hatırlattığını ifade eden Başkan Erbaş, “Peygamberimizin güzide torunu, cennet gençlerinin efendisi Hz. Hüseyin ve 70’den fazla yârânının siyasi ihtiraslar uğruna hunharca şehit edildiği o korkunç dramı hatırlıyoruz. Bu elîm hadise ve bu büyük acı; ırkı, rengi, coğrafyası ne olursa olsun, Allah’a ve O’nun kutlu elçisine iman eden bütün müminlerin kalbinde derin yaralar açmış, Muharrem ayını bir mateme ve hüzün mevsimine dönüştürmüştür” dedi.
Başkan Erbaş Hazreti Hüseyin’in bütün Müslümanların “ortak” sevgisi, Onun Kerbela’da şehit edilmesinin de bütün Müslümanların “ortak” hüznü ve acısı olduğunu kaydetti.
“Kerbela’nın en büyük mesaj birlik, beraberlik ve kardeşliği muhafaza etmektir”
Tarihin ders almak için hatırlanması gerektiğini dile getiren Başkan Erbaş, “Bugün Kerbela’nın acısını kalbinin derinliklerinde yaşayan Müslümanlara düşen en hayati ve tarihi görev, Kerbela’yı doğru okumak, doğru anlamak ve doğru dersler çıkarmaktır. Tarihten ibret alınmadığı takdirde yeni acıların, yeni dramların yaşanması kaçınılmazdır. Kerbela’nın bize öğrettiği en büyük mesaj birlik, beraberlik ve kardeşliği muhafaza etmek, fitne ve tefrikaya karşı uyanık olmaktır. Dolayısıyla Kerbela bütün ümmetin her ferdinin kalbini birleştirerek tek bir kalbe ve tek bir vicdana dönüştürmelidir. Eğer bu mesajı hayata dönüştürmez isek İslam coğrafyasında, hüznün ve matemin en acılı hikâyeleri yaşanmaya devam edecektir” diye konuştu.
“Hazreti Hüseyin’in erdemlerinin ilki, zulme ve haksızlığa karşı çıkmaktır”
Başkan Erbaş, Hazreti Hüseyin’in yolunun, Hazreti Muhammed’in yolu ve Hazreti Hüseyin sevmenin onun şahsında somutlaşan değerleri ve destanlaşan erdemleri yaşama ve yaşatma gayreti içinde olmak olduğunun altını çizerek, şöyle devam etti: “Bilindiği gibi bu erdemlerin ilki zulme ve haksızlığa karşı çıkmaktır. Zulüm olan yerde adalet olmaz; diğer bir ifadeyle, haksızlığın bulunduğu yerde hakkaniyetten söz etmek mümkün değildir. Hüseynî anlayışın diğer bazı ilkeleri ise sadakat, vefa, samimiyet gibi ahlakî erdemlerdir! Hz. Hüseyin, hayatı ile doğruluk ve sadakatin simgesi; İslam’ın hakkaniyetine karşı vefa ve bağlılığın timsali olmuş, Dedesi Muhammed Mustafa ile gönderilen umdelere karşı ihlas ve samimiyetin şiarı haline gelmiştir.”
Yüreğinde ehl-i beyt sevgisiyle yaşayan Müslümanlara düşenin Hazreti Hüseyin’in erdemlerini kuşanmak olduğuna işaret eden Başkan Erbaş, “Hakkaniyet sahibi olmaktır! Hak yolda mücahede etmektir. Sadakat göstermektir. Rabbimizin, Muhammed Mustafa ile gönderdiği ilahî hakikatlere karşı vefalı olabilmektir! Samimiyet ve içtenlik sahibi olmaktır” şeklinde konuştu.
“Bizim ortak düşmanımız, farklılıkları kavga sebebi sayan cahilliktir”
Başkan Erbaş, Hazreti Hüseyin’in destansı duruşunu ve yiğitliğini gençlere ve nesillere hakkıyla tanıtmanın Müslümanların bir görevi olduğunun altını çizerek, şunları söyledi:
“Alt aidiyetlerimiz ne olursa olsun, bunlar bütün Müslümanların ortak değerleridir. Bu ortak değerlerin kıymetini bildikçe, bu değerler etrafında kenetlendikçe toplumsal dayanışma ve kaynaşmamıza kimse zarar veremez. Bu, Kerbela olayının bize verdiği, vermesi gereken temel bir mesajdır. Ne var ki bazen bu ortak paydaların büyüklüğü göz ardı edilerek küçük farklılıklar ayrılık konusu yapılabiliyor. Bu ise hem toplumsal bütünlüğümüze zarar veriyor hem de onulmaz acılara yol açabiliyor! Onun için Hacı Bektaş-ı Veli’nin “bir olalım, iri olalım, diri olalım” mesajını, sözümüzle, özümüzle, duruşumuzla, eylemlerimizle yaşatalım. Bizim ortak düşmanımız cehalettir, nefret dilidir, şiddettir, farklılıkları kavga sebebi sayan cahilliktir. Kardeşi kardeşe düşman yapan fitnedir. Biz bütün sorunlarımızı çözebilecek, tarihi birikime, irfana, aklıselime, imana ve inanca da sahibiz.”
Muharrem ayının Müslümanlar arasındaki birliğin, kardeşliğin pekişmesine vesile olması temennisinde bulunan Başkan Erbaş, sözlerini şöyle tamamladı:
“Bu vesileyle serdar-ı şuheda Hz. Hüseyin başta olmak üzere, mukaddesat uğrunda, hak hakikat yolunda en aziz varlığı olan canını feda eden bütün şehitlerimizi, saygıyla, hürmetle, ihtiramla yâd ediyorum.”
Programa, Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanı Dr. Ekrem Keleş, Diyanet İşleri Başkan Yardımcıları Osman Tıraşçı, Dr. Burhan İşliyen ve Başkanlığın üst düzey yöneticileri de katıldı.