Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Avusturya’da ATİB Viyana Merkez Camii’nde hutbe irad ederek, cuma namazı kıldırdı.
Aziz Kardeşlerim!
Bizleri yoktan var eden, varlığından haberdar eden, imanın nuruyla kalplerimizi aydınlatan, İslam’ın şuuruyla bizi birbirimize kardeş kılan ve şu anda bu mübarek Cuma vaktinde, bu mukaddes mekanda, aynı kubbenin altında bizi bir araya getiren Yüce Rabbimize sonsuz hamdüsenalar olsun. İnsanlığın umudu, hak ve hakikatin temsilcisi, birlik, beraberlik ve kardeşliğimizim en güzel örneklerini tüm insanlığa sunan, rahmet, bereket, huzur ve güven elçisi Efendimiz, Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa’ya (s.a.s.), aline, ashabına, ehli beytine salat ve selam olsun.
Kardeşlerim!
Camiler ve mescitler, İslam medeniyetinin kalbi, Beytullah’ın şubeleridir. Yalnızca Allah’a kul olmanın, sadece O’nun huzurunda eğilmenin hazzını iliklerimize kadar hissettiğimiz mukaddes mekanlardır. Peygamber Efendimiz (s.a.s.), Hatemü’l Embiya, Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s) Efendimizin buyurduğu üzere, ‘Camiler, şehirlerde Allah’ın en çok sevdiği yerlerdir.’ Camiler, sadece namaz kıldığımız mekanlar değil, insanlığı tevhide, vahdete, kurtuluşa, hayra ve iyiliğe çağıran eğitim yuvaları, hayat rehberimiz Kur’an’ı Kerim’i öğrendiğimiz, rahmet Peygamberi Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s)’in güzel ahlakıyla tanıştığımız hakikat merkezleridir. Bizi her türlü benlik duygusundan arındıran, gönüllerimizi birbirine bağlayan, birlik ve beraberliğimizin nişanesi mübarek yerlerdir camilerimiz.
‘Allah’a ve Resulüne itaat edin. Birbiriniz ile çekişmeyin. Sonra gevşersiniz ve gücünüzü kaybedersiniz. Sabırlı olun. Çünkü Allah, sabredenlerle beraberdir.’ ayet-i kerimedeki bu uyarıyı, dikkate alarak, birbirimize sımsıkı kenetlenmemiz, her türlü fitne, fesat ve tefrikanın karşısında durmamızdır. Allah Resulü (s.a.s)’in ‘Birbirinize kin beslemeyin. Birbirinize haset etmeyin. Birbirinize sırt çevirmeyin. Ey Allah’ın kulları, kardeşler olun’ hadisi gereğince birbirimize şefkat ve merhametle muamele etmemiz, birbirimizle ilgi ve alakayı kesmememiz, bir binanın tuğlaları gibi birbirimizi desteklememiz, bir bedenin uzuvları gibi birbirimizin acılarını, hüzün ve kederlerini paylaşmamızdır. İslam’ın bizlere öğrettiği en önemli hususlardan biri.
Aziz Müslümanlar!
Bugün bütün Müslümanlar olarak her birimizin; evimizden sokağımıza, mahallemizden şehrimize, ülkemizden bütün dünyaya karşı sorumluluğumuz vardır. İslam’ı en güzel şekilde yaşama ve en mükemmel şekilde temsil etme mesuliyetimiz vardır. En büyük sorumluluğumuz ise; yeryüzünde iyiliği egemen kılmak, kötülüğü ortadan kaldırmaktır. Cenab-ı Hakkın “Sizler, iyiliği emretmek, kötülükten men etmekten için insanlar için çıkarılmış olan en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emredersiniz, kötülükten menedersiniz ve Allah’a inanırsınız.” buyurmaktadır Yüce Rabbimiz. Hz. Muhammed (s.a.s)’in ümmetini Rabbimiz böyle tanımlamaktadır; en hayırlı ümmet. Daima ahlak, adalet, fazilet ve doğruluğun yanında yer almaktır. Başta en şerefli varlık olan insan olmak üzere Allah’ın yarattığı her varlığa şefkat ve merhametle muamele etmektir. Mazlumun, iyiliğin, hakkın temsilcisi olmak, zalimin, kötülüğün ve batılın karşısında durmaktır. Allah’ın Resulü Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s) Efendimizde bizi şöyle tanıtmaktadır: “Müslüman şudur; İnsanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir. Emniyette olduğu kimsedir.”
Aziz kardeşlerim!
İmanımızdan aldığımız gücümüzü, İslam’dan aldığımız izzetimizi, kardeşliğimizden aldığımız kuvvetimizi daima muhafaza edelim. Dünyanın neresinde olursak olalım Müslüman olduğumuz şuuruyla, Muhammedü’l-emin olan Peygamberimizin (s.a.s.) bir ümmeti olarak her birimiz emin insanlar olduğumuzu göstererek İslam’ı temsil ettiğimiz bilinciyle hareket edelim. Bize bakan bizde İslam’ın güzelliklerini görsün. Birkaç sene evvel vefat eden büyük mütefekkirimiz merhum Sezai Karakoç; “İslam’ı öyle güzel temsil et ve yaşa ki seni öldürmeye gelen sende dirilsin” demişti. Muhteşem bir söz.
Biz rol model bir insan olarak yaşadığımız yerde, mahallemizde, komşularımıza karşı İslam’ı öyle temsil edelim ki bizi gören İslam’a heveslensin. Bizi gören “İslam ne güzel bir inanç” desin. Çocuklarımız ve gençlerimiz güzel yaşantımıza heveslensin. Bizim için kalıcı olan odur. Herkes fanidir. Baki olan Zü’l Celal ve’l-İkram olan Allah’tır. Kalıcı olan amel defterimize yazdıracağımız sevaplardır, ibadetlerimizdir, iyiliklerimizdir, hasenatımızdır. Çocuklarımıza bırakacağımız en güzel miras güzel ahlakımızdır. Güzel ahlak üzerine yetiştirme vazifemizi yerine getirmektir. Bizi tanıyan İslam’ı sevsin, İslam’a muhabbet beslesin. Yaşadığımız her yeri barışın ve esenliğin yurdu yapalım. Evlerimizi merhamet, meveddet ve sevgi ocağına çevirelim. Sözlerimiz hikmetli, davranışlarımız dürüst olsun. Bizimle aynı toplumda yaşayanlar; elimizden ve dilimizden emin olsun.
Sözümüzün sonu Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed Mustafa (s.a.s)’in şu nasihati olsun: “Mümin, kendisiyle dostluk kurulabilen insandır. Kendisiyle ülfet edilemeyen, dostluk kurulamayan insanlarda da hayır yoktur.”