Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Sinop’ta tarihi Alaaddin Camii’nde hutbe irad etti

Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Sinop’ta tarihi Alaaddin Camii’nde hutbe irad etti

26 Temmuz 2024 Cuma

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Sinop’ta tarihi Alaaddin Camii’nde hutbe irad etti, ardından Cuma namazı kıldırdı.

Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Sinop’ta tarihi Alaaddin Camii’nde hutbe irad etti

Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Sinop’ta tarihi Alaaddin Camii’nde hutbe irad etti

Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Sinop’ta tarihi Alaaddin Camii’nde hutbe irad etti

Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Sinop’ta tarihi Alaaddin Camii’nde hutbe irad etti

Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Sinop’ta tarihi Alaaddin Camii’nde hutbe irad etti

Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Sinop’ta tarihi Alaaddin Camii’nde hutbe irad etti

Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Sinop’ta tarihi Alaaddin Camii’nde hutbe irad etti

Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Sinop’ta tarihi Alaaddin Camii’nde hutbe irad etti

Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Sinop’ta tarihi Alaaddin Camii’nde hutbe irad etti

Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Sinop’ta tarihi Alaaddin Camii’nde hutbe irad etti

Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Sinop’ta tarihi Alaaddin Camii’nde hutbe irad etti

Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Sinop’ta tarihi Alaaddin Camii’nde hutbe irad etti

Aziz Kardeşlerim!

Mekke’nin fetih günüydü. Hasret bitmiş, vuslat gerçekleşmişti. Müminler adeta bayram sevinci yaşıyor, hep birlikte Allah’a şükrediyorlardı. Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in sadık dostu ve hicret arkadaşı Hz. Ebubekir ise Mekke’ye girdiğinde doğruca babasının yanına gitti. Müslüman olmasını gönülden arzuladığı babasını Allah Resulü (s.a.s)’in huzuruna getirdi. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) yürümekte zorluk çeken bu yaşlı adamı karşısında görünce Hz. Ebubekir’e şöyle dedi: “Keşke bu yaşlı adamcağızı buraya kadar yormasaydın da ben onun yanına gitseydim.” Bu nazik davranıştan sonra Hz. Ebubekir’in babası Ebu Kuhafe Müslüman oldu.

Aziz Müslümanlar!

Başta anne babamız olmak üzere aile büyüklerimiz, bizi Yüce Rabbimizin rızasına ulaştıran cennet anahtarımızdır. Peygamber Efendimiz (s.a.s.); “Cennet, annelerin ayakları altındadır.” buyuruyor.  Onlar, rahmet ve mağfiret vesilemizdir. Evlerimizin bereketidir, sohbetlerimizin neşesidir, dua kaynaklarımızdır. Varlıkları huzurun kaynağı, güvenin teminatıdır; yoklukları ise yürek yarası, gönül sızısıdır. Onlar, ailemizi bir arada tutan müstesna şahsiyetlerdir. Ailelerimiz ve toplumumuz onlarla daha da güçlüdür. Birlik ve beraberliğimiz onlarla daha da kuvvetlidir. Ne kadar büyük olursa olsun, sorun ve sıkıntılarımızı onların destek ve dualarıyla daha kolay aşarız. Peygamber Efendimizin (s.a.s) dua ile ilgili şu hadisi şerifini zihnimizden, aklınızdan hiç çıkarmayalım; “Üç dua vardır, kabul olunmasında şek ve şüphe yoktur. Misafirin yani yolcunun duası, mazlumun duası, anne babanın çocukları için yaptığı dua.” buyuruyor. O yüzden çocuklarımıza, evlatlarımıza dua edelim. Ve Anne babamıza dua edelim. Onlar hayatta ise; “Ya Rabbi! Sağlıklarını muhafaza eyle, uzun ömürler ver” diye dua edelim. Ahirete göç etmişlerse; “Ya Rabbi! Mekanlarını cennet eyle, derecelerini ali eyle” diye annemize, babamıza dua edelim.

Aziz Kardeşlerim!

Büyüklerimiz, bizleri yetiştirmek için nice fedakarlıkta bulundular. Tecrübeleriyle bize her daim rehberlik ettiler. Sevgi ve saygıyı, iyilik ve adaleti, hürmet ve muhabbeti onlardan öğrendik. Hayat yolculuğumuzdaki sığınağımız ve dayanağımız onlar oldu. Milli ve manevi değerlerimizi ilk önce onlar bize aktardı. Çünkü eğitimin ilk alındığı yer ailedir. Bizim ilk öğretmenlerimiz, anne babalarımızdır. Küçük çocukları olan kardeşlerimiz, gençlerimiz sizler çocuklarınızın ilk öğretmenlerisiniz. O yüzden onlara hem doğru bilgiyi öğretin hem de rol model olun. Anne babalar olarak bizim rol model olmamız lazım. Annemiz, babamız yaşayan tarihimizdir, yerleri asla doldurulamayacak olan hafızamızdır. Büyüklerimize saygı ve ilgi göstermek; geçmişimize sahip çıkmak, geleceğimizden emin olmaktır.

Aziz Kardeşlerim!

Ne acıdır ki her geçen gün nice ulu çınarımız yalnızlığa terk ediliyor. Böyle bir dünyada yaşıyoruz. Nice büyüğümüz dört duvar arasında çocuklarını ve torunlarını görmeyi bekliyor. Bayramlarımız ve tatillerimiz büyüklerimizi ziyaret yerine oyun ve eğlence fırsatları gibi görülmeye başlandı. Bunun için uyarıyoruz. İşte bugün 90 bin camimizde okuttuğumuz hutbelerimizde; ne olur büyüklerimizi, anne, babalarımızı yalnız bırakmayalım, onları evlat hasreti içerisinde yanmaya mecbur bırakmayalım diye milletimizi uyarıyoruz. Birçok insan huzur ve mutluluğu bireysellikte arar hale geldi. Oysaki bizler aile derslerimizle, büyüklerimizle ve akrabalarımızla ilgili emreden bir dinin mensuplarıyız. Ailemizden koparak bireysel bir hayatı tercih etmek büyüklerimizden ve akrabalarımızdan uzaklaşarak kendi dünyamıza hapsolmak bizlere bu medeniyetin mensuplarına asla yakışmaz. Bizim medeniyetimiz birlik medeniyetidir, birlikte mutlu olma medeniyetidir. Dayanışma, kaynaşma, sevgi ve saygı medeniyetidir. Ailede bu olmazsa bu ailelerden oluşan toplumda nasıl birlik, dayanışma, yardımlaşma olur? Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.s), akrabalarımızla ilişkilerimiz ne kadar güçlü olursa Rabbimizle aramızdaki bağın da o kadar kuvvetli olacağını haber vermiştir. Ayrıca anne babasının sağlığına ulaşıp da onların gönlünü alamayan kişilere “Burnu yerde sürtünsün” sözüyle uyarıda bulunmuştur.

Aziz Kardeşlerim!

Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de bugünün ihtiyarlarının dünün gençleri, bugünün gençlerinin de yarının ihtiyarları olacağını şöyle haber vermektedir: “Sizi güçsüz yaratan, güçsüzlüğün ardından kuvvet veren, kuvvetli halinizden sonra da güçsüz hale getiren ve yaşlandıran Allah’tır. O dilediğini yaratır. O hakkıyla bilendir, üstün kudret sahibidir.” O halde bugün bize düşen, büyüklerimize şefkat ve merhametle muamele etmektir. Onlara gönül alıcı hoş sözler söylemek, kalplerini asla kırmamaktır. Ziyaretlerimizle, ilgi ve alakamızla hayır dualarına mazhar olmaktır. Hayatlarını kolaylaştırmak için atacağımız her bir adımın bizleri Rabbimizin rızasına ulaştıracağını unutmamaktır. Değerlerine bağlı, anne ve babasına saygılı, hürmetli, büyüklerine sadakat gösteren, hürmet eden, bütün insanlığa faydalı nesiller yetiştirmenin gayretinde olmaktır.

Zaman zaman rastlıyoruz ya belediye otobüsünde genç oturuyor, bir amcamız veya teyzemiz ayakta dakikalarca seyahat ediyor. Müslüman bir gence bu yakışır mı? O ihtiyar teyzemiz, ablamız, amcamız, ayakta durup o gencin onu hiç fark etmeden oturmaya devam etmesi bizim gençlerimize yakışmaz. Bazen oluyor böyle rastlıyoruz ama bazı gençlerimiz, bir büyüğünün otobüsten içeriye girmesiyle hemen yerinden fırlayıp o yaşlı amcamıza, teyzemize yer veriyor. Onları tebrik ediyorum. Allah, onların sayılarını arttırsın. Peygamber Efendimiz (s.a.s) bu hususu şu hadis-i şerifiyle bizlere öğretmektedir: “Bir genç, bir ihtiyara hürmet ederse, Allah da ona yaşlılığında hürmet edecek birisini hazırlar.” hadis-i şerifin müjdesine bakar mısınız? Muhteşem.

Aziz Kardeşlerim!

O yüzden her birimiz hem Kur’an-ı Kerim’den aldığımız ilhamla hem de sevgili Peygamberimizin (s.a.s.) uygulamalarından öğrendiklerimizle mutlu, huzurlu bir aile olmak ve böyle ailelerden oluşan huzurlu bir toplum olmak için bu ilkelere dikkat etmemiz lazım. Bugün işte burada sizlere bunları hatırlatmış oldum. 90 bin camimizde imamlarımız milletimize hatırlatmış oldu.