Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş Tunceli Paşalar Camii’nde hutbe irad ederek Cuma namazını kıldırdı.
Cuma’nız mübarek olsun aziz müminler!
Yüce Rabbimiz Allah Resulü Efendimize (s.a.s) bütün insanlığı aydınlatması için Kur'an-ı Kerim’i göndermiş ve Efendimiz Aleyhissalatu Vesselam o günün şartlarında, cahiliye döneminde hem Mekke-i Mükerreme döneminde, hem de Medine’ye hizmet ettikten sonra Kur'an-ı Kerim’le bütün insanlığı aydınlatma işini başlatmış, vazifesini başlatmış ve kısa zaman içerisinde yeryüzünde pek çok bölge, pek çok belde İslam’ın nuru ile nurlanmıştır.
Değerli müminler,
Okuduğum ayeti kerime, Efendimiz Aleyhissalatu Vesselam’a son indirilen ayetlerdendir. Rabbimiz bu ayeti kerimede buyuruyor ki, ‘Bugün sizin dininizi tamamladım ve üzerinizdeki nimetimi de kemale erdirdim ve din olarak size İslam’ı verdim ve ondan razı oldum.”
Değerli kardeşlerim, bu ayeti kerimeden anlıyoruz ki, İslam insanlığa verilen en büyük nimettir. İslam, Yüce Rabbimizin bütün insanlığın yolunu aydınlatmak için, bütün insanlığı huzur içerisinde, barış içerisinde yaşamalarını sağlamak için gönderdiği bir dindir. İslam, Hz. Adem’den Hz. Muhammed Mustafa’ya (s.a.s) kadar bütün peygamberlerin getirdiği dinin ortak adıdır, getirdiği mesajların ortak adıdır. O yüzden, bir Müslümana ‘en büyük nimet nedir?’ diye sorulduğunda vereceği cevap, ‘benim Müslüman olmuş olmamdır’ ifadesidir; biz bunu Kur’an’dan öğreniyoruz. Allah’a çok şükür ki, bizler Müslüman olarak, Müslüman bir anne ve babadan dünyaya geldik ve Müslüman olarak hayatımızı devam ettiriyoruz. Rabbimiz son nefesimize kadar Müslüman kalmayı, Müslüman olarak ölmeyi bizlere nasip eylesin.
Allah Resulü Efendimiz (s.a.s) “Müslüman” kelimesini şöyle tarif ediyor: Müslüman şudur: Diğer Müslümanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir. O yüzden biz Müslümanlar olarak kardeşlerimize karşı sevgi, saygı, sadakat, selamet içerisinde olmalıyız ve birbirimize selam vermeliyiz, çünkü selam da barış demektir, huzur demektir. Bütün sahabelere baktığımız zaman, kendi aralarında selamlaşıyorlar. ‘Esselamü aleyküm’ demek, Allah’ın selamı üzerine olsun, Allah’ın güveni üzerine olsun, benden sana zarar gelmez demektir. Demek ki, selam kelimesiyle Müslüman kelimesi aynı kökten gelmektedir. Emniyet içermektedir kelimenin manası, Eminlik içermektedir. Tıpkı Hz. Peygamberimiz Muhammed Mustafa’ya (s.a.s) daha peygamber olmadan önce Mekkelilerinin verdiği isim gibi, Muhammed’ül Emin, Emin Muhammed. Hayatında hiç kimseye zararı dokunmamış, yalan söylediğine kimse şahit olmamış, verdiği sözü yerine getirmiş, herkes ondan emin olduğu için kendisine Muhammed’ül Emin ismi verilmiştir. İşte Muhammed’ül Emin’in ümmeti olarak bizler de ismimiz ne olursa olsun, Ahmet, Mehmet, Hasan, Hüseyin, Ali, Veli, Ayşe, Fatma ne olursa olsun her birimiz ismimizin ardına ‘emin’ ya da ‘emine’ kelimesini, sıfatını eklememiz gerekiyor. Onun için Efendimiz Aleyhissalatu Vesselam’ın bütün Müslümanlar için kullandığı, Kur’an’ın da kullandığı isimlerden birisi de mümindir. Mümin de güven veren insan demektir, kendisinden emin olunan insan demektir.
Değerli kardeşlerim, işte bu topraklarda daha Peygamberimiz Aleyhissalatu Vesselam’ın vefatından 10 yıl geçtikten sonra İslam bu emniyeti getirmek için yayılmıştır. İslam’ın gittiği yerlerde emniyet olması gerekiyor, çünkü mümin emin olunan insan demektir. Müslim, kedisinden emin olunan, kendisinden zarar gelmeyen insan demektir. 640’lı yılarda, Efendimiz Aleyhissalatu Vesselam’ın vefatından 8 yıl sonra Diyarbakır’da, Bitlis’te, Hakkari’de, Şırnak’ta, Tunceli’de buralarda İslam yayılmaya başladı. İslam, ilk Müslümanların eliyle bu topraklarda, bu beldelerde yayıldı ve elhamdülillah günümüze kadar ecdadımız sayesinde geldi. İnşallah kıyamete kadar İslam bu topraklarda bu emniyeti sağlamak için, müminlerin kendi aralarında sadakat duygularıyla, sevgi ve saygı duygularıyla, emniyet duygularıyla ilelebet devam edecektir. O yüzden gençlerimize, çocuklarımıza bu gerçeği öğretmemiz gerekiyor. Müslim kelimesi, Müslüman kelimesi, kötülüklerden uzak duran insan demektir, zarardan, ziyandan uzak duran insan demektir. Eğer Müslüman ismini taşıdığı halde bu emniyeti, bu emin olmak sıfatını üzerinde taşımayan birtakım gruplar, birtakım şahıslar, birtakım örgütler varsa, onların kendi zihinlerinden, kendi kanaatlerinden ortaya çıkmış olan bir anlayıştır. İslam’dan uzaklaşmalarının bir sonucudur bu. O yüzden İslam’ın temeline dönmemiz gerekiyor. İslam’ın, ayeti kerimede de buyurulduğu gibi: ‘Ey inananlar, ey iman edenler; hepiniz toptan silm’e giriniz, İslam’a giriniz’ yani barışa giriniz, barış içerisinde olunuz, birbirinize güveniniz, birbirinize karşı kin beslemeyiniz. Allah Resulü Efendimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor: ‘Birbirinize karşı kin beslemeyiniz, birbirinize karşı haset içerisinde olmayınız. Birbirinizi arkanızdan çekiştirmeyiniz, birbirinizin gıybetini yapmayınız. Ey inananlar; kardeşler olunuz. Ey Allah’ın kulları, kardeşler olunuz.’ İşte bütün Müslümanlar ve bütün müminler olarak Kur’an’ın bu emirlerine ve Allah Resulü Efendimizin (s.a.s) bu emirlerine, tavsiyelerine riayet etmek zorundayız.
Kıymetli Müminler
Allah Resulü Efendimiz (s.a.s) Arafat’ta Veda Hutbesinde bütün insanlığa şu çağrıda bulundu, ‘Hepiniz Adem’densiniz, Adem ise topraktandır. Arap’ın Arap olmayana, Arap olmayanın da Arap’a, beyazın siyaha, siyahın beyaza hiçbir üstünlüğü yoktur. Allah indinde sizin en üstün olanınız ona karşı takva sahibi olanlarınızdır.’ Allah’ın emirlerini en güzel şekilde yerine getiren, nehiylerinden de, yasaklarından da titizlikle kaçınanlardır en üstün olanlar. Üstünlük bir ırka verilmemiştir, bir renge verilmemiştir, bir dile verilmemiştir, Allah’a karşı kulluk vazifesini en güzel şekilde kim yapıyorsa işte üstün olanlar onlardır.
Efendimiz Aleyhissalatu Vesselam’ın dizinin dibinde yetişen ashabı kiram, bütün bunlarla insanların gönüllerini fethetmişlerdir. İşte onlar bu topraklara, bu beldelere bu ilkelerle İslam’ı yaymışlardır. Bu ilkeleri tebliğ ederek insanların gönüllerini fethetmişlerdir.
Hutbemi yine Efendimiz Aleyhissalatu Vesselam’ın Veda Hutbesinde bizlere tavsiye ettiği şu hadisi şerifle bitirmek istiyorum, ‘Size iki şey bırakıyorum, bu iki şeye sarıldığınız müddetçe yolunuzu sapıtmazsınız. Bunlardan birisi Allah’ın kitabı Kur’an-ı Kerim, diğeri de benim sünnetim, yani Resulünün sünnetidir.’
Değerli kardeşlerim;
Rabbim hepimizi bütün insanlığı karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için gönderilmiş kitap olan Kur’an-ı Kerim’den bizi ve neslimizi uzaklaştırmasın. Ve bütün insanlığa en büyük mucize olan Kur’an-ı getiren Hazreti Muhammed Mustafa’nın (s.a.s) yolundan hiçbirimizi, çocuklarımızı, gençlerimizi, neslimizi ayırmasın.
Cumanız mübarek olsun, namazlarımız kabul olsun inşallah.